Advertisement

Monetize your website traffic with yX Media

Osmanlı Armasının Hikayesi



Bir devletin, bir hanedanın veya bir şehrin simgesi olarak kabul edilmiş resim, harf veya şekil, ongun anlamına gelen arma, daha çok Batı toplumlarında temsiliyet geleneğine sahiptir. Çeşitli simgelerin temsili ile oluşturulan armalar Batılı anlamıyla Türklerde yer almamaktadır. Türklerde armanın temsiliyetini bayrak ya da sancaklar ifade ederken, Selçuklu ve Osmanlı Devleti gibi Türk – İslam geleneğine sahip devletlerde bunun yerini padişah tuğraları da almaktaydı.

Osmanlı Arması Nasıl Ortaya Çıktı?

Osmanlı Devletinin Batılı anlamdaki arması (Arma – i Osmani) 19. yüzyılda son şeklini almış ve üzerinde otuz kadar simgeyle Osmanlı Devletini temsil eder hale gelmiştir. Osmanlı Devletinde Batılı anlamdaki arma uygulamasının temeli ise 19. yüzyıldan ibaret değildir. Bu uygulamanın başlangıcı, Osmanlı Devletinin Batılılaşmasının ilk adımı sayılan ve Osmanlı Rönesans’ı olarak da ifade edilen Lale Devrine (1718 – 1730) kadar uzanmaktadır.

Lale Devrinde Said Efendi ile birlikte Osmanlı Devletinin ilk matbaasını açan İbrahim Müteferrika Osmanlı Devletinde Batılı tarzdaki ilk armanın da adımını atmıştır. İbrahim Müteferrika Matbaasından basılan Marmara Bölgesi Haritasının sol üst köşesinde yer alan arma, Osmanlı Devletinin batılı tarzdaki ilk arma denemesi sayılmaktadır.

Osmanlı Devleti Arması

İbrahim Müteferrika tarafından basılan Marmara haritası
Lale Devrindeki bu denemenin ardından Osmanlı Devletinde arma niteliği taşıyan bir başka çalışma da III. Selim döneminde basılan Fenni Harb adını taşıyan kitapta yer alan şekildir.

Osmanlı Devleti armasına son şeklinin verilmesinde etkili olan olay Tanzimat Fermanının hatırasını yaşatmak amacıyla 1850 yılından Belçikalı bir hakkak sanatçısı olan Laurent Joseph Hart (1810-1860)’a yaptırılan Tanzimat Madalyası’dır.


Tanzimat Madalyası (1850)
1854 – 1856 yıllarında devam eden Kırım Savaşında Avrupalı güçler Rusya karşısında Osmanlı Devleti ile ittifak kurmuş ve ardından Paris Barış Konferansı düzenlenerek, Osmanlı Devletinin Avrupa Devletleri himayesine girmesi süreci başlamıştır. BU Konferansın ardından Fransa kralı III. Napoleon Sultan Abdülmecid’e Osmanlı Devletini kendi etkisi altına alabilmek adına “Legion d’ honneur” madalyasını vermiştir.

Fransa’nın bu atağı karşısında İngiltere Kraliçesi Viktoria “Dizbağı Nişanını” sunmuş ve Osmanlı Devletini kendi yanına çekmeye çalışmıştır.

İngiltere’de 1346’dan beri çeşitli hükumet başkaları kral ya da devlet adamlarına verilen bu madalya, Sultan Abdülmecid’e de sunulmuştur. İngiltere’de bu madalya ile ilgili bir gelenek yer almaktadır. Buna göre; madalya her kime verilmişse o kişiye verilen madalyanın bir örneği ve aynı zamanda o kişiyi temsil eden bir de arma İngiltere’deki Windsor Sarayında bulunan Saint George Kilisesinin duvarına asılmaktadır. Ancak bu madalyaya sahip Sultan Abdülmecid’i ya da onun temsil ettiği Osmanlı Devleti’ne ait bir arma bulunmamaktadır. Bunun üzerine Kraliçe Viktoria Charles Young adındaki bir uzmana Osmanlı Devletini temsil eden bir arma yapması konusunda emir verir. Bunun üzerine çalışmalarını yapmak üzere İstanbul’a gelen Young Etyen Pizani adındaki bir rehberin yardımlarıyla çalışmalarını yapar. Bir yıl süren çalışmasında Osmanlı Devleti hakkında geniş bilgi araştırması yapmasının yanı sıra arma konusunda daha önce yapılmış çalışmaları da inceledikten sonra Osmanlı Armasının hazırlanmasını tamamlar ve Sultan Abdülmecid’e gönderir.

Armanın Sultan tarafından beğenilmesi üzerine İngiltere’ye gönderilerek Siant Gerorge Kilisesinin duvarına asılır.

Sultan Abdülmecid döneminde hazırlanan bu armaya son şekli Sultan II. Abdülhamit döneminde terazi ve silahların eklenmesiyle son şekil ortaya çıkar ve 1882 yılı itibari ile resmi Osmanlı Devleti arması olarak kullanılmaya başlanır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar