Advertisement

Monetize your website traffic with yX Media

Osmanlı Devleti'nin Kurulduğu Dönemde Yakın Doğu ve Avrupa


Osmanlı Devleti'nin Kuruluş Döneminde Anadolu

Osmanlı Devleti'nin bağımsızlığını ilan ederek topraklarını genişletmeye başladığı XIV. yüzyılın başlarında ne Osmanlı Devleti'nin ilk ortaya çıktığı Batı Anadolu coğrafyasında ne de Osmanlı Devleti'nin kendisine yayılma alanı olarak tayin ettiği ve topraklarını hızlı bir şekilde genişlettiği Rumeli ve Balkan coğrafyasında, merkezi otoriteye sahip, güçlü bir ekonomi ve güçlü bir ordusu olan, kendi bölgesinde istikrar sağlayabilmiş bir devlet bulunmaktaydı. Osmanlı Devleti'nin ortaya çıktığı bu dönemde, bu bölgedeki otorite yoksunluğu Osmanlıların çok kısa bir sürede topraklarını genişletip nüfusunu artırmasına ve güçlü ordular kurarak bölgenin egemeni olmasının yolun açmıştır.
Osmanlı Devletini kuracak olan Kayı aşiretinin tarihte bir büyük devlet haline gelmesinin ilk adımlarını attığı XIV. yüzyılın başlarında Anadolu'da Türkiye Selçuklu Devleti, Bizans İmparatorluğu, Anadolu - Türk Beylikleri, Trabzon - Pontus Rum İmparatorluğu gibi güçler bulunmakta ve bunların arasında egemenlik mücadelesi yaşanmaktaydı.

Türkiye Selçuklu Devleti

Anadolu'da İznik şehri merkez olarak kurulan ancak I. Kılıçarslan döneminde Haçlı saldırıları sebebiyle başkentini İznik'ten Konya'ya taşımak zorunda kalan Türkiye Selçuklu Devleti, Anadolu topraklarında egemenliğinin zirvesine çıktığında Anadolu'nun en önemli gücü olmuş, Bizans'a ve Haçlılara karşı mücadele ederek Türklerin Anadolu'ya yerleşmesi için mücadele etmiştir. 
Türkiye Selçukluları Anadolu'nun en güçlü devleti olmakla birlikte doğudaki Moğol saldırılarından kaçan Türkmenleri idare etmekte büyük güçlükler de yaşamıştır. Moğol tehlikesi sebebiyle Anadolu'ya sığınan Türkmenlerin isyanı sebebiyle büyük bir güç kaybeden Türkiye Selçukluları 1243 yılında Sivas yakınlarındaki Kösedağ denilen yerde bir Moğol Hanlığı olan İran topraklarında kurulmuş İlhanlılara yenilmiş ve bu tarihten sonra Selçuklu Sultanları İlhanlıların egemenliği altında, birer kukla sultan olarak Anadolu'da varlık göstermeye devam etmişlerdir.
Türkiye Selçuklularının yaşadığı otorite kaybı Selçukluların nüfusunun büyük bölümünü oluşturan Türkmen aşiretler ve beyliklerinin kendi bölgelerinde bağımsızlıklarını ilan etmelerine ve Anadolu'da Türkiye Selçuklularının tesis etmiş olduğu Anadolu Türk Siyasi Birliğinin (ATÜSİBİ) bozulmasına neden olmuştur.


Anadolu Beylikleri

Malazgirt Savaşı (1071) sonrasında Sultan Alparslan'ın kendisine bağlı beylere ve hanedan mensuplarına tanıdığı feth ettikleri yerlerde beyliklerini kurma hakkını tanıması Anadolu'ya Türk nüfusunun hızlı bir şekilde yayılmasına ve Anadolu'nun Türkleşmesi sürecine büyük katkı sunmuştur. Bu dönemden sonra Anadolu'da Birinci Anadolu Türk Beylikleri kurulmuş ve bu beylikler Bizans'a, bölge topluluklarına ve özellikle Haçlılara karşı mücadele verdikten sonra Anadolu'da Türk birliğini sağlayan Anadolu Selçukluları Devleti'nin egemenliği altına girmişlerdir. Anadolu Selçuklu Devleti Doğu'da Moğol istilasından kaçan Türk boylarını kendi Batı sınırına yerleşmeleri konusunda teşvik etmiş ve böylece Anadolu'nun batısında "Uçbeylikleri" ortaya çıkmıştır. Anadolu Selçuklularının Bizans'a karşı batı sınırını koruyan bu uç beylikleri özellikle Kösedağ Savaşı sonrasında otoritesini yitiren Anadolu Selçuklularından yavaş yavaş ayrılmaya ve bağımsız birer beylik halini almaya başlamışlardır.
Osmanlı Devletini kuran Kayı aşiretinin de bunlardan birini oluşturduğu ve Türkiye Tarihinde İkinci Anadolu Türk Beylikleri olarak adlandırılan bu süreç Anadolu'da Türk olmayan unsurlar arasında olduğu gibi Türk boyları arasında da bir birliğin sağlanamamasına neden olmuştur.

Bizans İmparatorluğu (Doğu Roma)

Konstantiniye şehri merkez olarak Anadolu'da ve Balkanlarda toprakları bulunan Bizans İmparatorluğu, Türklerin Anadolu'ya girişinden itibaren buna direnç göstermiş tek kuvvet konumundaydı. Pasinler Savaşı (1048) ile başlayıp Malazgirt Savaşı (1071) ile devam eden Bizans karşısındaki Türk üstünlüğü, Miryakefalon Savaşı (1176) ile kesin olarak anlaşılmış ve Bizans Anadolu'nun bir Türk Yurdu olduğunu kabullenmek zorunda kalmıştır.
Bizans İmparatorluğu bütün bu süreç boyunca gerek düzensiz Türk akınları gerek Anadolu'daki kendisine bağlı gibi görünen ancak pek de söz geçiremediği Tekfur denilen valileriyle ve gerekse imparatorluk merkezinde yaşadığı taht mücadeleleriyle baş etmek için bir çaba içinde olmuş ve her üç konuda da başarısızlıktan kaçamamıştır.


Avrupa

Osmanlı Devleti'nin kurulduğu dönemde Avrupa artık büyük oranda Haçlılara desteğini kesmiş, feodal prensler ve krallar Doğu'ya olan alakalarını azaltmış durumdaydı. Bunun en önemli nedeni Haçlı Seferlerini düzenleyen Kilise'ye olan güvenin sarsılmış olması kadar Avrupa'da XIV. Yüzyılda merkezi devlet nitelemesi yapılabilecek iki gücün; İngiltere ve Fransa arasındaki 1337'de başlayıp aralıklarla 100 yıldan fazla bir süre devam edecek olan Yüzyıl Savaşlarıdır.
Yüzyıl Savaşlarının Balkanlar ve Anadolu'da hızlı bir ilerleme kaydeden Osmanlı ve genel olarak da Türkler açısından en önemli yanı; Batı yönünde ilerlerken karşılarında durabilecek güçlü orduların bulunmayışıdır. Hatta bu süreç Osmanlıların Fetret Devri (1402 - 1413) gibi büyük bir tehlikeyi atlatmasında dahi Yüzyıl Savaşlarının Avrupa'yı uzunca bir dönem meşgul etmiş olması etkilidir.

Şartların Getirdiği Talih

Anadolu'da ve Balkanlarda XIV. Yüzyılın başlarında oluşmuş bulunan siyasi parçalanmışlık durumu sosyal anlamda bir düzensizlik ve huzursuzluğa neden olmuştur. Hem siyasi hem de sosyal bu düzensizlik ve huzursuzluk içindeki Anadolu coğrafyası Bizans açısından "Türk Tehlikesi" Türkler açısından ise "Moğol Tehlikesi" olarak ifade edilebilmektedir.
Bu karmaşanın hakim olduğu ortamda toplumlar, düzeni sağlayabilecek siyasi bir oluşumu beklerken, bu işe uygun oluşumlar arasında Osmanlı Devleti'ni kuracak olan Kayı aşireti kesinlikle bir aday dahi değildi. Ancak gerek dönemin siyasi ve sosyal şartları gerekse Osmanlı Devleti'nin bulunduğu bölgenin uygun olması Osmanlı Devleti'nin Anadolu ve Balkanlarda siyasi ve sosyal düzeni sağlayacak tek güç haline getirmiştir.

Yorum Gönder

0 Yorumlar