Advertisement

Monetize your website traffic with yX Media

Hazar Devleti Tarihi



Hazar Devleti (630 – 965)

İslamiyet öncesi Türk devletleri içinde önemli bir yere sahip olan Hazar Devleti Hazar Denizi çevresinden Karadeniz’in kuzeyine kadar geniş bir alanda hüküm sürmüştür.

Devletin siyasi varlığına 965 yılında sona erse de devleti yöneten hanedanlık varlığını 1030 yılına kadar sürdürmüştür.

VII. yüzyıldan itibaren Kuban Nehri ile Azak Denizi arasında varlık göstermeye başlayan Hazarlar bölgedeki Türk boylarını ve Slav topluluklarını egemenlik altına alıp sınırlarını genişletmiştir. Hazar devletine Belencer, Derbend, Etil gibi kentler çeşitli zamanlarda başkentlik yapmıştır.

Hazar devletini kuran boyların (Sabirler – Sabarlar) bir devlet kurmadan önce ilk defa Hun Devleti’nin batı kanadını oluşturdukları bilinmektedir. Bu Sabar toplulukları, Göktürk Devleti’nin Batı kolunu oluşturan boylardan biri olmuştur. Göktürk devletinin yıkılmasından sonra Sabir boyları bölgedeki boylarla birlikte hareket ederek Hazar Devleti’ni kurmuşlardır.

Hazar Devleti varlık gösterdiği bölgede iki büyük devlete komşu olmuştur. Hazarlar bir devlet haline gelmezden önce bölgedeki güçlü komşularından olan Sasanilerle birlikte hareket etmişlerdir. Ancak Sasanilerin zamanla bölgedeki yayılmacı politika izleyen bir devlet haline gelmesi Hazarların Bizans ile yakınlaşmasına neden olmuştur.

Sasanilere karşı ittifak olarak hareket eden Bizans ve Hazar Devletlerinin saldırıları Sasani Devleti’ni zayıflatmış ve Halife Ömer zamanında Arap – İslam Devleti tarafından Sasanilerin yıkılmasına neden olmuştur. Sasanilerin yıkılması ise Hazarlar ile Arapları komşu devletler haline getirmiştir.

Bizans – Hazar ittifakı Araplara karşı da devam etmiştir. Ancak Bizans – Hazar ittifakını bozan, Hazarların Karadeniz’in kuzeyinde bulunan Kırım’ı ele geçirmesi olacaktır. Bu durum Hazarların yıkılma sürecini başlatacaktır.

Bizans – Hazar ittifakının devam ettiği sürede iki hanedanlık arasında akrabalık ilişkisi de kurulacaktır. Bu ittifak Araplara karşı güçlenecektir. Hazarlara karşı gerçekleşen Arap saldırıları, başkent Belencer’ e kadar ulaşacaktır. Bu saldırılarda Hazarlara Bizans yardım ederken 718 tarihinde Arapların İstanbul’u kuşatması karşısında da bu kez Hazarlar Bizans’a yardım edecek ve İstanbul’u düşmekten kurtaracaktır.

Hazarlarda Din

Hazarlar ilk dönemlerin geleneksel Türk inancı olan Göktanrı inancına sahiptir. Ancak zamanla Hazar ülkesinde artan Hıristiyan nüfusu Hazarlar arasında Hıristiyanlığın yayılmasını sağlamıştır.

Hazarların hakim olduğu Kürk Yolu üzerinde önemli bir ticaret noktası konumundaki Harezm bölgesinde çok sayıda Müslüman Arap ile de iletişim halinde olan Hazar halkı İslamiyet’i de benimsemiş ve İslamiyet de Hazar ülkesinde yayılma imkanı bulmuştur.

Hazar Devlet’inin başında bulunan hanedanlık ise bir başka tek tanrılı din olan Museviliği benimsemiştir. Hanedan Musevi olsa da halkın dini inancına müdahale edilmemiş, her din ve inancın serbestçe yaşanmasına imkan sağlanmıştır.

Hazar ülkesinin önemli kentlerinde 7 kadı (yargıç) bulundurulmuştur. Bunlardan biri Göktanrı, ikisi Hıristiyan, ikisi Musevi ve ikisi de Müslüman halkın yargılamalarına bakmışlardır.

Hazar ülkesindeki bu hoşgörü nedeniyle tarihte bu dönem için Pax – Hazarian (Hazar Barış Dönemi) denilmiştir.

Hazar – Arap İlişkileri

Müslüman Arapların 634’te Nihavent Savaşı ile siyasi varlıklarına son verdikleri Sasaniler’in yıkılması Hazar – Arap ilişkilerinde önemli bir süreci başlatmıştır. Sasanileri yıkan Araplar İran coğrafyasını ele geçirdikten sonra Anadolu ve Kafkasya’yı yayılma alanı olarak belirleyip Kafkasya’ya akınlar düzenlemiş ve bu akınlar Hazar – Arap mücadelelerini başlatmıştır. Halife Ömer zamanında başlayan bu çatışmalar çoğunlukla sınır savaş biçiminde olsa da Hazarların başkenti durumundaki Belencer’e kadar ilerleme imkanı bulan Arapların baskın geldiği çatışmalar biçiminde devam etmiştir.

Kafkasya’daki Hazar – Arap çatışmalarını yavaşlatan olan Halife Ömer’den sonra başa geçen Halife Osman ve ardı sıra Halife Ali dönemlerinde Arapların kendi iş çekişmelerini yaşamasıdır. Emevi dönemi halifesi Muaviye döneminde tekrar şiddetlenen, Hazar – Arap çatışmasını Arapların İstanbul’a yönelmesi hafifletecektir. Bu durumdan faydalanan Hazar Devleti bir yandan Arap saldırılarına karşı Bizans’ın yanında olurken öte yandan Arapların ele geçirdiği Azerbaycan topraklarını Araplardan geri almayı başarmıştır. Hazar – Arap çekişmesi Abbasiler döneminde bir süre daha devam etmiş olsa da Harun Reşit’in halifeliği sonrasında Hazar – Arap savaşları son bulmuştur.

Bütün Hazar – Arap çekişmeleri sonucunda Hazarlar, Arapların ve İslam’ın Kafkasya ve kuzeyinde yayılmasını engellemişlerdir.

Hazarların Yıkılışı

Hazar Devletinin yıkılışında etkili olan dış unsurlar Rus, Bizans ve diğer Türk boylarının özellikle de Peçeneklerin saldırıları olmuştur. Hazarlar özellikle Araplara karşı verdikleri mücadelelerin sürdüğü dönemde Bizans ile iyi ilişki içinde olmuş hatta iki hanedan arasında akrabalık ilişkisinin kurulması bile söz konusu olmuştur. Ancak Hazarların Bizans ile ilişkilerinin bozulması devletin yıkılışında da etkilidir. İki devlet arasındaki ilişkileri bozan unsurlardan biri her ne kadar Bizans’tan kaçan Yahudilerin Hazarlara sığınması ve Hazarların da Yahudileri himaye etmesi olsa da esas mesele Arapların saldırılarının azalmasından sonra topraklarını iyice genişletmiş olan Hazarların Kırım ve civarını ele geçirmiş olmasıdır.

Hazarlara karşı olan Rusların, Peçenek ve Uzların saldırıları Hazar Devletini zayıflatırken devletin XI. yüzyılda egemenliğini tamamen yitirmesinde Bizans’ın büyük etkisi olmuştur.


Yorum Gönder

0 Yorumlar