Advertisement

Monetize your website traffic with yX Media

Mustafa Kemal Atatürk ve Din

Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk'ün inancı konusunda - hiç kimsenin haddi olmasa da - kimi zaman bir takım beyanatlar hatta sorgulama ve eleştiriler yapılmakta. Kimi Atatürk din düşmanı derken kimi de Atatürk'ü bir dindar dahi göstermeye kalkmaktadır. Atatürk'ün Türk milleti için yaptıkları bir tarafta apaçık dururken onun inançlı - inançsızlığı ya da neye inanıp inanmadığı kimseyi ilgilendirmez. Bugün kendisine inancı hakkında bir şeyler sorma ihtimalimiz de olmadığına göre onun din konusunda söylediklerine bakmamız - lüzumsuz bile olsa - merakımızı gidermeye kafi gelmelidir.

Her bir birey din ve vicdan hürriyetine sahiptir. Öte yandan insan ilişkilerimiz başta olmak üzere hiç bir boyutta başkalarının neye inanıp inanmadığı sorup sorgulayamayız. Ne yazık ki bugün artık o kadar kutuplaştırılmış durumdayız ki vereceğimiz oy bile kişilerin dinleri hatta mezheplerine göre değişiklik göstermektedir. Kimileri bütün benliğini kaptırdığı şeyh, hoca takımının yönlendirmesine göre oyunu vererek bir "koyun" olduğunu apaçık bir biçimde göstermektedir. Bizler ise ne yazık ki demokrasinin en büyük çıkmazı olan "cehalete prim" vermesi nedeniyle bu tür bir kitleyle aynı ülkede yaşamak mecburiyetinde kalıyoruz.

Konusu yazımın başlığı da olan Atatürk ve din hakkındaki görüş, söylem ve ifadelerine getirerek aşağıda kaynakları belirtilmiş bir biçimde paylaşıyorum.


“Türk milleti birçok asırlar, bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü.”

“Türkler, Arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra millî rabıtalarını gevşetti, Millî hislerini uyuşturdu.”

“Bu Arap fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, hayatlarını Allah kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasretmeye mecburdurlar."

“Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz”

“Türk ulusunun yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale, pozitif bilimdir.”

ATATÜRK, 1933, 10. Yıl Nutku, Söylev ve Demeçleri


“Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur.”

ATATÜRK, 1933, Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’e hitaben, İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeolojisi


“Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’an denir. İslam ananesinde bu ayetlerin Muhammed’e Cebrail adında bir melek vasıtasıyla Allah tarafından vahiy, yani ilham edildiği kabul olunur. Muhammed birdenbire Allah’ın Resulüyüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O, Arapların ahlak ve adetlerinin pek fena ve iptidai ve ıslaha muhtaç olduğunu anlamış, bunları ıslah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur.”

ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı


“Evet Karabekir, Arapoğlu’nun yavelerini (uydurmalarını) Türk oğullarına öğretmek için Kuran’ı Türkçe’ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler.”

ATATÜRK, Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası


“Bizi yanlış yola sevk eden habisler (alçaklar), biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir.”

ATATÜRK, 1923, Adana Nutku, Söylev ve Demeçleri


“Arabistan’ın muhtelif yerlerinde insan heykellerinden ve nebat resim ve suretlerinden ibaret ağaçtan ve taştan putların muhafazasına mahsup yerler vardı. Muhammed’in neş’et etmiş olduğu Mekke’de ki Kabe denilen mabet bu yerlerin en büyüklerinden idi. İbrahim oğlu İsmail ile birlikte Kabe’yi bina etmişlerdi. Cebrail kendilerine o zaman beyaz ve mücella olan Haceriesvedi getirmişti, bu taş sonradan günahkarların ellerini sürmelerinden dolayı kararmıştı. Bunların hepsi, bittabi sonradan uydurulmuş masallardır.”

ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı


”Medineliler ile Mekkeliler arasında derin bir düşmanlık da vardı. Muhammet de Mekke’den kalkıp Medine’ye kaçtı. Buna Hicret denildi.”

ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı


“Din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka bir şey değildir. Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur. Tüm dönemlerde toplumun kutsallaştırdığı boş düşüncelerden tehlikesizce sıyrılmak imkansızdır.”

ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Medeni Bilgiler kitabı


“Tabiatın her şeyden büyük ve her şey olduğu anlaşıldıkça tabiatın çocuğu olan insan kendinin de büyüklüğünü ve haysiyetini anlamaya başladı.”

ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Medeni Bilgiler kitabı


“Suçlu Allah’ın dinidir.”

Kralların ve padişahların istibdadına (baskılı yönetim), dinler mesnet olmuştur. Mustafa Kemal 

Atatürk'ün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, s 30.


Kuran: “Gökten indiği sanılan kitapların doğmaları”

…Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Mustafa Kemal

Söylev ve demeçler, cilt 1, s 389.


“Kuran’ın yasalarını Muhammed yazmıştır.”

Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’an denir.

Atatürk'ün emriyle liselerde okutulan tarih kitabı (1938), 2. cilt


“Din, körü körüne bağlanmaktır.”

Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir fikri yoktur, din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka bir şey değildir. M. Kemal

Atatürk'ün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet İnan


“Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar (!)”

Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur. M. Kemal

Atatürk'ün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet İnan


“İnsanları Allah değil “tabiat” üretti”

Natür (Tabiat) insanları üretti, onları kendisine taptırdı da…

Atatürk'ten Düşünceler, Derleyen: Prof. Enver Ziya


Çünkü malumdur ki, insan tabiatın mahlukudur.

Atatürk'ün El Yazmaları, Medeni Bilgiler, Afet İnan


Duanın faydası yoktur.”

Ali Kılıç (İstiklal mahkemeleri savcısı, merhamet nedir bilmez)anlatıyor: “Meclise geldik. Bir de müezzin geldi. Müezzin ezan okudu. Meclis kapısından içeri girdiğimiz zaman Atatürk'ün önüne sırmalı elbiseler giyinmiş bir imam dikildi. Atatürk ne istediğini sordu. İmam ellerini kaldırarak: “Dua etmeden girilmez!” dedi. Atatürk, “Bu yurt askerin süngüsü ile kurtarıldı ve bu meclis onun gayretiyle kuruldu. Yoksa senin duanla değil! Çekil oradan!” dedi ve imamı eliyle iterek meclise girdi.”

Kemal Arıburnu, Atatürk'ten Anekdotlar - Anılar


Arapların dini Türkleri mahvetti”

Türkler, Arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir milletti. Arap dinini kabul ettikten sonra Türk milletinin milli rabıtaları gevşedi; milli hisleri ve heyecanı uyuştu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, bir arap milleti siyasetine müncer oluyordu. M. Kemal 

Medeni bilgiler ve Atatürk'ün El Yazmaları, Afet İnan, TTK Basımevi, Ankara 1969, s 364 - 365


Hocaları toptan kaldırmadıkça hiçbir iş yapamayız. Bugünkü kudret ve prestijimizle bugün bu inkılabı yapmazsak, başka hiçbir zaman yapamayız.

Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası; Emre Yayınları, Aralık 1991, s 165.)


İnsanlar ilk devirlerinde pek acizdi. Kendilerini koruyamıyorlar, hiçbir hadisenin de sebebini bilmiyorlardı. Kendilerini koruyacak bir kuvvet aradılar. Nihayet insanlık vicdanında bir kuvvet yarattı. O da işte Allah’tır. Her şeyi ondan beklediler, ondan istediler. Hastalıktan, felaketten korunmayı hep Allah’larından istediler. Fakat modern çağlarda insan her şeyi Allah’tan beklemedi. Ancak toplumdan bekledi. Her şeyin koruyucusu insan cemiyetidir. Bizi koruyan, refah içinde yaşatan toplumdur.

Enver Behnan Şapolyo, Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, 1932, s 305.


Masum ve cahil insanları, yüzlerce Allah’a taptırmak veya Allah’ları muayyen gruplarda toplamak ve en nihayet bir Allah kabul ettirmek, siyasetin doğurduğu neticelerdir.

Türk Tarihinin Ana Hatları, 1930, Devlet Matbaası, s 220 - 221


İnsanlar, kurtçuklar gibi sulardan çıktılar en önce… İlk ceddimiz balıktır. İşler daha daha ilerledikçe o insanlar, primat zümresinden türediler. “Biz maymunlarız”; düşüncelerimiz insandır.

Ruşen Eşraf Ünaydın, Atatürk Tarih ve Dil Kurumları, s 53.


Muhammed, iptida Allah’ın resulüyüm diyerek ortaya çıkmamıştır, bunu düşünmemiştir. Bu düşünce, senelerce mücadele ettikten ve fikirlerini neşreyledikten sonra kendisinde hasıl olmuştur.

Nokta Dergisi, 17 Kasım 1985


Muhammed’in peygamberliğinin başlangıcına dair birçok eski rivayetler vardır. Bunlar artık efsanelere karışmıştır. Hakikatte peygamberin ilk söylediği Kuran ayetinin ne olduğu malum ve belki de mazbut değildir. Kuran sureleri Muhammed’e açık semada peyda olmuş bir şimşek gibi günün birinde, birdenbire bir taraftan inmiş değillerdi. Muhammed’in söylediği sureler uzun bir devirde dini düşüncelerinin ürünü olmuştur. Muhammed, bu surelere birçok çalıştıktan ve incelemeler yaptıktan sonra edebi şeklini vermiştir.

Afet İnan, Atatürk'ün El Yazmaları, 2000′e Doğru Dergisi, 8. Sayı, s 15 - 16.


“Beyni sulanmış hafızlar”

Türk milleti, bir kelimesinin manasını bilmediği halde, Kuran’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.

Medeni Bilgiler, Afet İnan, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1969, s 364 - 365.


Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar. Onun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız.

İstanbul, Tekin Yayınevi, 1990, s 83 - 84.


Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar.

Andrew Mango, Atatürk, s 447.

Yorum Gönder

0 Yorumlar